Mesajlar Etiketlendi ‘James Franco’


“Yeni bir Batman felaketi mi geliyor?” Evet bu korkunç soru; benim gibi Tim Burton hayranlarının, kült Batman ve Joker’i, hayallerinde halen daha yaşatıp, yeni Karanlık Şövalye’ye aşağılık bir taklit gibi tavır almalarına sebep olan zihniyeti, uzun zamandan beri kurcalıyordu. Yine “Karanlık Şövalye” gibi çok başarılı eleştiriler alınca, korkuların üzerine gitmek gerekir diyerek salondan içeri girdim. Hem zaten Burton’un Batman’i meşhur, maymunları en kötü filmlerinin içerisinde. Kendi bile beğenmemiş ki devamını çekmemiş. Bu arada o kadar bahsettik ama filmin asıl orijini 70’li yıllara dayanıyor ki bunlar şimdi bile hayranlık uyandıracak eserler. Aslında onların korkusu ile filme gitmemiz gerekliydi. Ama korkmayın, karşınızdaki film yeniden çekim değil. Belki devamı öyle olacak ama en azından bu değil. Daha öncekilerde maymunların hakim olduğu bir gezegende yaşam, onlarla savaş, hatta onlardan kaçış konuları işlenmişti. Bu filmde ise konumuz olayın nasıl başladığı. Belki de yönetmenin dediği gibi, ileriki filmler de tamamen bağımsız olacak ama en azından bu kurgu izleyiciye, olayların öncesine gidilmiş hissi veriyor. Zaten filmin her iki dildeki ismi de bunu doğruluyor. Bu durum, ilk yarım saatte film ile ilgili önyargılarınızı bir kenara koymanızı ve filmin içine girmenizi sağlıyor.
 
Günümüzdeyiz. İnsanlar bilimsel araştırmalar yapıyor, denek olarak maymunları kullanıyorlar ve bu deneyler sonucunda gelişen maymunlar artık isyan vaktidir diye atağa kalkıyor. Çok klişe bir konu olunca, bizim de kurguya, diyaloglara odaklanmadan teknik kısımlara kafa yormamız gerekiyor. Zaten yönetmen de aynı şeyi düşünmüş olmalı ki, oyunculukları hep arka planda tutuyor. Filme gözümüze bir tek James Franco batıyor, ki o da gayet iyi bir oyunculuk çıkarıyor. “127 Saat” filminden sonra bu tarz genel geçer işler kabul edilebilir ama çok devam etmesin. Diğer oyuncular; olsalar da olur olmasalar da. Hele ki esas kızımız niye oynuyor anlayamıyoruz. Veteriner olduğunu sadece ilk sahnede görüyoruz, sonrası umurumuzda değil. Starbucks’da kahve satıcısı olsa da tanışsalar hiçbir şey farketmez. Bu hali ile Freida Pinto’ya yazık olmuş.
 
Gelelim teknik kısımlara. Maymunlar son derece başarılı. Görsellik ön planda ve oyunculuğun eksikliğini son derece başarılı bir şekilde kapatıyor. Daha doğrusu oyunculukta çok güzel rol çalıyor. Kurguda bir takım saçmalıklar var elbet ama bunlar da kabul edilebilir seviyede. Olduk olmadık her şey için orduyu devreye sokan Amerikalılar, hayvanat bahçesinden bozma mekandan kaçan yüz kadar maymunun şehri yakıp yıkmasına sadece seyirci kalıp, üç beş polis arabası ile olayın üstüne gitmesi bunlara bir örnek. Yok, bu pek de kabul edilebilir bir saçmalık değilmiş.
 
Filmin sonu da tam ismine layık bir biçimde bitiyor. Maymunlarla büyük bir kapışma yok. Ortadayız, sonunu nasıl isterseniz bitirin. Durun bu bir Amerikan bağımsızı değil, gişe filmiydi değil mi? Dolayısı ile çok kafa yormayın, devamı gelecek. Karayip korsanlarının bu seneki bölümünde özlemini duyduğumuz deniz savaşlarının, maymun insan halini ikinci de göreceğiz sanıyorum. Sonuç olarak, beklentilerimin düşük olmasının da katkısı ile, filmden memnun ayrıldım. Bu senenin genel hali olarak, teknik açıdan çok başarılı olmasının yanı sıra, senaryo ve kurgu açısından da çok göze batmayan film, gişe canavarları arasında şimdilik en elle tutulur ürün. Benim gibi son dakikaya bıraktıysanız artık salonlarda denk getiremeyebilirsiniz ama dvd olarak da güzel gider. İyi seyirler.
PUAN:8/10
CİLASUN

13.Randevu İstanbul Film Festivali’ne 127 Saat filmini izlemek için gitmiştim fakat biletleri tükendiği için bunu başaramamış, onun yerine Biblothek Pascal filmiyle yetinmiştim. Fakat sonunda muradıma erdim ve filmi izleme fırsatını buldum. Slumdog Millionaire filminin ünlü yönetmeni Danny Boyle‘nin son filmi hikayesini gerçek yaşamdan alıyor. Aron Ralston adlı bir dağcının Amerika’da bir kanyonda sıkışmasını ve 127 saat boyunca sıkışan elini kurtarmak için gösterdiği çabayı konu edinen film Ralston’un “Between a Rock and Hard Place” kitabından uyarlanmış. Film şimdiden birçok ödül aldı ve daha da alacağa benziyor. (Aldığı ödülleri ve aday gösterildiği yarışmaları theoscarboy.com adresinden takip edebilirsiniz.)

Filme dönersek… Aron’un(James Franco) şehir izdihamından kaçarak tek başına çıktığı kanyon gezisi gayet güzel başlar. Biryere kadar arabasıyla gittiği yolu bisikletiyle tamamlar. Kanyonda tanıştığı kızlara rehberlik yapar. Neşesi fazlasıyla yerindedir ta ki kayıp düştüğü ve elinin sıkıştığı ana kadar… Aslında filmde burda başlar. Sesini kimseye duyuramayan Aron acaba kurtulabilecek mi? Film bu dakikadan sonra Rodrigo Cortez’in klostrofobik draması Toprak Altında (Buried-2010) filmini hatırlatıyor seyirciye. (Filmde bir tabutta gözlerini açan Amerikalı tır şoförü Paul’un doksan dakika boyunca Iraklı teroristler tarafından kapatılıp gömüldüğü tabuttan çıkma çabasını izliyoruz. Tamamı tabutta geçen film sonuna kadar izleyiciyi heyecan içinde bırakmayı başarmıştı.) 127 Saat’de Aron, Toprak Altında filminin aksine hayallerle geriye dönüş yaşıyor ve mutlu ailesini, arasının iyi olmadığı eski kız arkadaşını, gençliğini ve çocukluğunu hatırlıyor. Azalan suyu (-ki susuz kaldığında hayalini kurduğu Amerikan malı içeceklerin reklamını da es geçmemiş yönetmenimiz-) ve yiyeceğiyle sıkıştığı yerden kurtulma azmini yitirmeyen Aron için tek çare kalıyor: Kolunun bir kısmını kesmek… Sonunda özgürlüğüne kavuşan Aron’un tek hedefi tabii ki geride bıraktığı ihtişamlı şehir hayatı oluyor. Filmin sonunda Aron’un gerçeğini de görüyoruz. Evlenmiş ve çocuğu olmuş. Kolunda metal bir mekanizması var ve tırmanmaya devam ediyor.

James Franco için ayrı bir parantez açmak gerek bence. Örümcek Adam serisi, Kahraman Pilotlar, Tanrının Vadisinde filmlerinden tanıdığımız Franco’nun canlandırdığı ilk gerçek kişi değil bu. Daha önce de Milk ve Howl filmlerinde de gerçek kişilikleri canlandırmıştı. Filmdeki rolü kapmak için Boyle’yi oldukça uğraştırdığını duyduğumuz Franco rolünün hakkını fazlasıyla veriyor. Zahmetli bir işe talip olan oyuncu performansıyla Oscar ödülünü alırsa şaşırmamak gerek bence.

Filmin müzikleri de oldukça başarılı. Fimin başındaki ve sonundaki parçalar kendisini tekrar ve tekrar dinletmeyi başarıyor. Bildiğim kadarıyla da filmin müzikleri Altın Küre Ödülleri’ne aday olmuş durumda. Fimin bütçesi için 25 milyon dolar rakamı telaffuz ediliyor. Ben hem 127 saat filminin hem de Toprak Altında fiminin – ki bu filmde 17 milyon dolara yapılmış- nasıl bu kadar masraflı olduğuna inanamıyoum. Özellikle Toprak Altında filmi…Sadece ama sadece tabutta geçen bir film nasıl olur da 17 milyon dolara mal olur. Galiba 127 saat filmi için stüdyoda kanyon yeniden inşa edildi. Yoksa bu kadar bütçenin çıkması imkansız.

Film şubatta Türkiye’de vizyona giriyor.

MEHMET